Tuzla Masaj Salonu Hacer Hanım

Tuzla Masaj Salonu Hacer Hanım

yanağına doğru sü zü ldü . Colin parmağıyla yaşı sildi. “Hasta mısın?” diye fısıldadı. “Başına gü neş mi geçti?” Tuzla Masaj Salonu  kadın gö zlerini bir an kapadı, başım bir tek kere iki yana oynattı. Dudaklarının arasından çok hafif, soluktan birazcık daha gü çlü bir ses çıktı. Colin eğilerek yaklaştı, kulağım kadının ağzına dayadı. “Sö yle bana,” diye ü steledi, “sö ylemeye çalış.” kadın sertçe içini çekti, soluğu birkaç saniye tuttu, sonunda gırtlağının gerilerinden hırlamaya benzeyen bir ses çıkarabildi.

Tuzla Masaj Salonu

“Adımı mı söylüyorsun?” Mary ağzım genişçe açtı, çok sık soluk alıyordu. Colin’in eline deliler şeklinde yapışmıştı. Gene derinden iç çekti, nefes tuttu, gene hırlamaya benzeyen K sesi. Bunu yineledi ve sesi biraz yumuşattı Ç…Ç. Colin kulağını onun dudaklanna yapıştırmıştı. Ayrıca Robert de eğildi. Hanım korkunç bir çaba harcayarak “G G” demeyi başardı ve fısıldadı, “Git.”

“Galiba üşüyor,” dedi Robert.

Caroline  Colin’i  omzundan  iteledi.  “U¨ stü ne  varmamak  gerek.  Başında  toplaşınca  daha  kötü olur.” Robert beyaz bir ceket getirmiş, Mary’nin sırtına   koymaya   uğraşıyordu.

Tuzla Masaj Salonu

“Yolculuğa çıkıyoruz,” dedi Caroline yatıştırıcı bir sesle. “Telefonu kapattırdık.”

Colin, orta pencerenin oraya gelmiş, sırtı Robert’in konsoluna dö nü k olarak durmuştu. Tuzla Masaj Salonu “Gidip bir hekim çağırın öyleyse. Mary çok hasta.”

“Bağırmaya gerek yok,” dedi Robert   alçak sesle. Caroline   ile   ikisi   hâlâ   Colin’e   doğru yü rü mekteydiler. El eleydiler. Ellerini birbirine iyi mi sıkıca kenetlediklerini, birbirine geçmiş parmakların nasıl bir heyecanla birbirini okşadığım görebiliyordu Mary.

“Mary’ye bir şey olacak değil,” dedi Caroline. “Çayının içinde bir şey vardı, fakat ilerde düzelecek.”

“Çay mı?” diye aptal aptal sordu Colin. Onlar yaklaştıkça gerilerken masaya çarptı, şampanya şişesini devirdi.

“Ne ziyanlık,” dedi Robert, Colin hızla dö nü p şişeyi kaldırırken. Robert ile Caroline yerdeki ıslaklığa basmamaya dikkat ederek bir adım daha yaklaştılar. Robert kolunu Colin’in yü zü ne doğru uzattı, insanın çenesini tutmak istercesine. Colin kafasını arkaya attı ve bir adım daha geriledi. Bü yü k, açık pencere tam arkasındaydı. Mary, batıdaki gö kyü zü nü n iyi mi yumuşadığını, yü kseklerde dolaşan bulutların çeşitli gruplaşmalarla nasıl ince uzun parmaklara dönüşüp sanki güneşin batması ihtiyaç duyulan yeri işaret ettiklerini görebiliyordu.